16 Aralık 2011 Cuma

suni teneffüs



Bu adam ölmüş
nefesi kendi nefesi değil
göğsünün dalgalanması
narin bir kayığı yüzdürdüğünden
nabzı mı, böcek sesleri
siz bir çarşaf getirin hemen

Bu adam ölmüş
gözlerinin feri gitmemiş mi, gitmez
eski bir rüyayı görüyor
dudakları mı kıpırdıyor
hayır söylemez

Bu adam ölmüş
rengi solmamış mı, beyaza küs
yaşları mı kumsalı yakan
suni teneffüs

Bulduğunuz ilk martıyı kalbine sürün
bu adam ölmüş
götürün!

Körün Parmak Uçları- A.Ali Ural

15 Aralık 2011 Perşembe

tüm umudumu hayırlara vesile olan aksaklıklara, 12den vuran yanlış anlamalar ve sorunları halleden hatalara bağladım.

11 Eylül 2011 Pazar

görmemişin ehliyeti olmuş.



Ekmek almaya yürüyerek gitsem bu kadar yorulmazdım sanıyorum.
Atladım arabaya.. lakin hikayenin sonrası bu kadar havalı değil.
Aynalardı koltuktu kendime göre ayarladım, kemerimi taktım,vitesi, boşa falanda aldım teknik hiç bi problem yok ama kontağı çeviriyoruum çeviryoruum tık yok, marş basmıyo.
La benzini biten arabayı niye evin önüne getiryosunuz benzinliğe götürün falan diye saçmalıyorum kendi kendime, babamı çağırdım basmıyo bunun marşı dedim.
Bindi, kontağı çevirdi, şak diye çalışt araba, gaza şööyle sonuna kadar basıp havasınıda attı te allam diyerek indi arabadan. Torpil yapıyo bu araba biliyorum!
Her neyse kardeşimide zorla bindirdim yanıma yalnız gitmem diyerek, taktım bire yavaştan hareket ettik falan ikiydi üçtü neyse, önümüzde tüp arabası arkamızda atv’ler insanı hıza aşık eden hisarcık yolunda gidiyoruz, yokuş oldğu için haliyle pek artiz yok ortalıkta, geldik markete.
Ekmek seçmekdeki tüm maharetlerimi göstererek en pişkin bol susuamlı hoş görünümlü ekmeği seçtim fakat poşete koyarken aynı mahareti gösteremedim :D
Adam bana ev işleriyle uzaktan yakından en ufak alakası olmayan şımarık nalet biriymişim gibi baktı ama ekmeğin parasını alınca tv’ye çevirdi kafasını yokmuşuz gibi devam etti.
Yine sıra geldi arabaya çalıştırmayaa.
Marşa bas babam bas dinamoya aküye bişe olcak diyede korkuyorum, parkın yanına park etmişim, üç tane askere çağırsalarda gitsek havasında insanevladı oturmuş arabayı çalıştıramayışımı seyrediyo.. Meğer gazdaymış araba hoff benzine getirince vıjjt diye çalışıverdi içim rahatladı artistik bi hareketle çıktıp hızla kavşağa girdim falan, yerde çamur,su birikintisi vs. olsa kesin o bebelere sıçratırdım.
Neyse yokuş aşşa bastık geldik (ben 80den fazala basınca heyecan yapıyorum bastık dediysem 80le indik :D )  evin önüne park ettim girdim içeri oturdum ama nassı yorulmuşum anlatamam.
Zaten arada sırada araba tutar beni, midem bulanıyo başım dön babam dön peyy.
Ama olsun ya mutlu oluyorum araba kullanınca, annemin arabasına el koyana dek ayynen devam. :)
Sigorta şirketlerine not: Eğer arabalarla birlikte içindekileride sigortaladığınız bi paketiniz varsa ulaşın bana.
Sevgili arkadaşlarıma not: Doğum günümde araba almnızı bekleyemem tabii ama annemin(ilerde benim olacak olan) arabasının teybi bozuk. işte öyle ^_^

9 Ağustos 2011 Salı

zamanında arşivlemişim, hoş yazı, güzel yazı. /en azından mantık çerçevesinde/


Ben pek dindar bir insan değilim... Ama dinine bağlı bir aileden geliyo­rum. Anneannem başını örter. Rama­zanlarda oruç tutulur. Kandillerde "mübarek olsun" denir.Yıllar yılı ben okula giderken üç kulhuvalahu bir elhamla, anamın soluğu arkamdan geldi. Ba­şımda...n aşağı nice kurşunlar döküldü.Ama yeri gelince evde içki de içildi, sigara da... Saza da gidildi, baleye de... Tipik bir Türk ailesi işte... Ama söylemek istediğim şey, bu tipikliğin nasıl da hoş bir toplumsal ahenk yarattığı değil.Tersine, dikkat çekmek istediğim şey; bu tür, din sohbetlerinin hep böyle bir "canım biz de müslüman evladıyız" nakaratıyla başlaması...Son dönem tartışmalarında bu kısa girizgahı genellikle bir "ama..."bağ­lacı izliyor ve ardından la­ikliğin erdemi üzerine uzun uzadıya vaazlar veri­liyor.Amaç belki, hem müs­lüman, hem laik olunabi­leceğini kanıtlamak, ama ben artık bu söylemi terketmek gerektiğine inanı­yorum.
* * *Neden mi?Bu yaklaşım, tartışmayı "tartışmanın yasak oldu­ğu" bir alana çekiyor da ondan...Askerde "talim saatleri­nin namaz saatlerine göre ayarlanmasını" isteyen bir gruba bizim komutan "evladım, ben de müslümanım. Talim yüzünden namazı kaçırırsam, kaza kılıyorum" demiş ve onları kazandığını sanmıştı. Oysa "bazı namazların kazasının olmayacağı" ya­nıtıyla karşılaştı.Bu durumda "neden olamazmış" diyemezsiniz. Lafa "müslümanım" diye girdiyseniz geri de dö­nemezsiniz. Biraz zorlanırsınız.Nitekim öyle de oluyor.Ayet tartışmasına girenler sonunda "İslama gö­re kadınların başını örtmek zorunda olduğunu" kabul ediyorlar. "Din ayrı siyaset ayrı" diyenler, İslamın hiç de öyle bir din olmadığını çok geçme­den anlıyorlar.İş, laikler için tam bir kördüğüme dönüşüyor.
* * *Her tartışmada "aile albümü"müzü açarak ken­di yaşam tarzımızı da gereksiz bir tartışmaya açmış oluyoruz: "Peki anneannemiz örtünüyorsa, biz neden örtünmüyoruz?", "hem namaz kılıp, hem yılbaşında içki içmek, gerçekten İslama uy­gun mu?" derken sohbet otomatikman, sizi bir "din tartişmasının" içine çekiyor. Oysa hepimiz biliyoruz ki, İslam pek tartışmayı sevmez. Bazı mukaddes kavramları tartışmaya açanların başına gelenler ortada...Buradan itibaren ikinci yanılgı başlıyor:Yine lafı laikliğe getirmeye çalışan birileri he­men İslamm nasıl bir "hoşgörü dini" olduğunu anlatmaya girişiyor. Tabii tartışmaya açılmayan birşeyin neyi, nasıl hoşgördüğü sorulamıyor.Kimse kusura bakmasın (yakmasın mı deseydim) ama ne zaman bu hoşgörü meselesi açılsa benim burnuma Sivas dolaylarından yanık koku­su geliyor. "Dinimiz hoşgörü dini" diyenleri de, bozuk para ve kırık sandalye yağmuru altında, Si­vas sanıklarına "iyi haliniz görüldü, cezanız indi­rildi" diyen mahkeme heyetine benzetiyorum.
* * *Ayılalım artık.Nasıl iyi müslümanlar olduğumuzu anlatmaya çalışarak laiklik savunusu yapamayız.O devir geçti. Yıl boyu içki içip, Ramazan'da oruç tutanlar eski bir nesildi ve şimdi maalesef tarih oluyorlar."Yeni İslam", herkesi tercihe zorluyor:"Ya klübün kurallarıyla oyna, ya vazgeç...""Müslümanım diyorsan örtünmelisin". "Tanrı­ya inanıyorsan, içmemelisin". "İslama inanıyor­san, şeriat için savaşmalısın".Çünkü kitap öyle yazıyor.Kitaba inananların bunları savunmalarında bir tutarsızlık yok. Bana tutarsız gelen, lafa "biz de müslümanız ama" diye başlayan bazı laiklerin ayet tartışmalarıyla aksini ispatlama çabası...Ben bu anlamda ateistleri çok daha tutarlı ve samimi buluyorum. Çünkü İslama bağlanıp, şeri­atı reddetmek bana "ya İslamı bilmemek, ya da samimi olmamak" gibi geliyor.Şimdi bir de "nüfusunun yüzde 99'u müslüman olan Türkiye.." girizgahı moda oldu. Düşünün ki o yüzde 99'un içinde Aziz Nesin de var, Ataist dergi çıkaranlar da... Peki içki içen müslüman sayılmıyorsa, bu oran yüzde 80 oranında azalmaz mı? Bu oran tartışması hangimizi nereye götüre­bilir?
* * *Gelelim "Laik yanılgı"ların sonuncusuna:Son zamanlarda "Atatürk'ün de iyi bir müslü­man olduğunu" anlatan nutuklar türedi.Yapmayın Dostlar;Bu yolla Atatürk'ü Refah'a sevdiremeyeceğiniz gibi, halka da yanlış tanıtmış olursunuz.Benim önerim şu:Herkes anneannesinin nasıl giyindiği bilgisini kendine saklasın. Kenan Evren, Kur'an'dan ayet­ler okumayı seviyorsa kürsüde değil, evinde oku­sun. Tansu Çiller, ezan sesi seviyorsa yalısının bahçesine camii yaptırsın. Ama kimse laiklik adı­na bize dini masallar anlatmasın.Atatürkçüler ille İslam tartışacaksa hadi gelin Mustafa Kemal'in yıllarca gizlenen konuşmala­rını raflardan indirelim.Göze alabiliyorsanız, O'nun Kazım Karabekir'e "herşeyden önce din anlayışını kaldırmalı­yız" dediğini ortaokul din kitaplarına koyalım. Bir ingiliz yazara söylediği "benim dinim yok. Ba­zen bütün dinler denizin dibine batsın istiyorum" sözlerini Diyanet İşleri Başkanlığı'nın girişine asalım."Anneannem müslümandı", "Atatürk dindar­dı", "İslam toleranslıydı" derken, bir şeriat ikti­darını ufukta gördük. Sizce yöntemi değiştirme­nin zamanı gelmedi mi?


yanlış hatırlamıyorsam can dündar'ın yazısıydı. Evet evet onundu.

6 Ağustos 2011 Cumartesi

şimdi ben mahalle baskısı mı gördüm? yapmayın Allah aşkına, fıtratta olana yönelmek, olsa olsa vicdan baskısıdır!



Akşama doğru üç bayan girdi dükkana.Üçü de birbirinden güzel örtünmüş, şu öcü dediğiniz cinsten, biri nikablı.Konuşurlarken babam gelince seslerini alçaltıyorlar, belli ki tesettürden anladıkları şey bizimki gibi yalnızca başlarını örtmek değil.Ruhlarınıda gizliyorlar biyerde.. Kendi aralarında giyecekleri bluzun bile bilinmemesini, hayal dahi olsa gözde canlanmamasını istiyorlar, umre için bile olsa pantolon aldığı bilinmesin istiyor mesela, kaç beden giydiğiniyse o kadar kısık sesle söylüyor ki tahmini olarak birşeyler götürüyorum.Kumaşına dokunmak için eldivenini çıkarırken bile tereddüt yaşıyor sağa sola bakınıyor.. Bense bileğime kadar eteğim ayağımda babetler, başörtüm bırak omuzlarımı sırtımı, yakamı bile zor kapatırken, tesettürden dem vuruyorum millete, örtü güzeldir diyorum, uyguladığımı sanıyorum.Sanki o an bileklerime çarpan alevi hissediyorum.. 

Geçtim dışımı örtmeyi, onlar kısık sesle konuşurken,ben facede fotolar paylaşıp, sesimi daha çok duyurmak için twitter hesabi alıyorum.Bilmiyorum ne kadar teşhir ama enazından içimi acıtmaya yetiyor.Ben bileklerimden utanırken, birinin eşi giriyor içeriye.Aralarındaki muhabbete aşka şahit oluyorum.Tek bi hareketleriyle sevgilerinden emin oluyorum.Rabbim birbirlerine gözaydınlığı kılmış onları, belli. 3 arkadaş çok samimiler,aralarındaki esprilere kahkaha atmamak için zor tutuyorum kendimi, nikablı olan en eğlencelileri. Ve aslında hayat onlara güzel.Fıtrat üzere yaşadıkları için billa onlara güzel.Ha şimdi ben mahalle baskısı mı gördüm? Yapmayın Allahaşkına, fıtratta olana yönelmek olsa olsa vicdan baskısıdır!

24 Haziran 2011 Cuma

Ahlak Çarşısı



•Dostoyevski’ye ahlak nerdedir diye sorsalardı; suçtan önce, cezadan çok sonradır, derdi. Schopenhauer’e sorsalardı; ızdırap ile sıkıntı arasındadır, derdi. Bukowski’ye sorsalar; defolun buradan, derdi. Bana sordular; devletime sormalıyım, dedim.

 • Bırakalım da dergiler, kitaplar sadece okunmaya değer olmadıkları için kapansın, batsın ve satılmasın. Utanılacak şeylerin ne olduğuna kendisi karar verecek çocuklar ve gençler yetiştirelim. Onları ağır çantalardan, karlı yollardan ve paslanmış kaydıraklardan kurtaralım önce. Ellerine makas değil, kalem verelim.

 • Yasaklar suç pazarını büyütmüyor olsaydı kokainin leblebi tozundan farkı olmazdı. Yoksa, teoride ikisi de soluk borusuna kaçtığında ölümcül olabiliyor. Yasaklamak çözüm olsaydı, ahmakları yasaklar kurtulurduk. Oysa yapmamız gereken şey toplatmak, yakmak ya da üstünde tepinmek değil. Sınır diye bize öğretilmiş köşe noktalarının yeni belirleyici akıllarını büyük akıllar yapmak. O akılları kendi kendine ölçüp biçebilecek, kendi söküğünü dikebilecek terzilere dönüştürmek.

 • Ahlak otobüsü, evrenin hiçbir yerinde, karakol veya mahkeme salonundan yolcu almamıştır. Ahlakın durağı yeşermiş kalplerdir, yosun tutmuş kanunlar değil. Ahlak en çok kalbin kombisiyle ısınan, zihnin izolasyonuyla şenlenen evlerde, parklarda, kreşlerde ve mutfaklarda göründü. Eğitilmeyen bir kafa bırakın ahlakı, cebindeki nane şekerine bile sahip çıkamaz.



Bahadır Cüneyt Yalçın

24 Mayıs 2011 Salı

benim de bi programım var aslında

7.30 da uyanılır

8.30 da hala yataktasın


9.00 da kalkılır


10.00 da kayfaltı biter


11.00 de gastemi bitireyim


12.00 oda masa ortalık ancak toparlanır


12.30 midede hafiften kazınma başlar 


13.30 da tekrar doyulmuştur


14.00 a kadar günortası haberleri bilmem ne..


vee 15.30 a kadar yarın ki sınava çalışılır


16.30 da çay kahve molası biter nerdeydik nerelere geldik göz atılır


17.00 a kadar da face twitter bilimum sosyalağlar kontrol edilir...


artık arka sokaklar başlamıştır sebebi bilinmeyen bi şekilde aynı bölüm genelde 3.kez keyifle izlenir, kardeşler okuldan gelmiştir evde bi şenlenme başlar, akşam yemeği hazırlanır yenir toparlanır 21.00 olmuştur saat, dizi falan izlemeyim der oturursan 1 2saat daha çalışırsın, toplamda 2 2buçuk saat çalışılmıştır artık yarın ki sınava hazırsındır kimse tutamaz seni mutlusundur. :)

15 Mayıs 2011 Pazar

Dünyada sadece 100 kişi yaşasaydı..


57 asyalı,
21 avrupalı,
14 amerikalı (kuzey,orta,güney) ve
8 afrikalı

Bunların 52'si kadın, 48'i erkek olacaktı

30 beyaz, 70 beyaz olmayan,

30 hıristiyan, 70 hıristiyan olmayan,

6 kişi bütün servetin % 59'una sahip olacaktı ve bunların hepsi abd kökenli olacaktı

80 kişi kötü evlerde yaşayacaktı,

70 kişi okuma-yazma bilmeyecekti,

1i ölmek üzere, 1i de doğmak üzere olacaktı

1 kişi bilgisayar sahibi, 1 kişi de (evet, sadece 1kişi) üniversite mezunu olacaktı

Simdi şunları göz önünde bulundurun:

Eğer bu sabah hastalıklı değil de sağlıklı uyanmış iseniz, 1 hafta sonrasını göremeyecek olan 1 milyon insandan daha şanslısınız

Bir harp tehlikesi ile, işkence görmek ihtimali ile, aç kalma korkusu ile karşı karşıya değilseniz, 500 milyon insandan daha iyisiniz

Tutuklanmaktan, işkence görmekten yahut öldürülmekten korkmadan ibadethaneye gidebiliyorsanız 3 milyar kişiden daha iyi bir sansa sahipsiniz

Buzdolabınızda yiyeceğiniz, üzerinizde elbiseniz ve başınızı sokup uyuyabileceğiniz bir eviniz varsa, dünyadaki insanların % 75'inden daha zenginsiniz

Bankada ve cüzdanınızda para varsa, dünyanın en imtiyazlı % 8'i arasındasınız

Anneniz, babanız sağ ise, siz bu dünyada nâdir kişilerden birisiniz

Birisi sizi düşündü ve bunu gönderdi, çünkü okuma yazma bilmeyen 2 milyar kişiden biri değilsiniz.

3 Ocak 2011 Pazartesi

bu hal cok sevmekten degildi. 

cok sevilmemektendi.