31 Mayıs 2012 Perşembe







beynim eskidi şunu öğrenene kadar.
hayalini göremiyolar işte, yapıp gösterceksin arkadaş.

25 Mayıs 2012 Cuma

kivi -_-

Aslında Kivi çok efendi bir meyve ama nedense kendini tam olarak ifade edemiyormuş gibi geliyor bana hep. Domates mesela, altı üstü bi menemen olabiliyor diye halkın içinden çıkmış kahraman muamelesi görüyor ama Kivi’ye karşı hepimizin biraz önyargısı var, bu da bir gerçek. 
Şunu kabul edelim ki, hepimiz elitist bir hava sezinliyoruz Kivi’de, halk çocuğu olmaz senden diyoruz, ‘hadi ordan tropikal’ diyoruz, ağır konuşuyoruz hep Kivi’ye. 
Oysa o da istemez miydi, bu toprakların çocuğu olmayı, buralarda yetişmeyi, halkına hizmet etmeyi, en kötü bi menemen olabilmeyi… 
Efkarlandım yine lan. Kivileri çok üzüyoruz.

Bağımsız kivi insiyatifi, #Kivileryalnızdeğildir# 

Not: -Kivi kelimesinde bi mesaj var bence, Kivi’yi kaldır yerine şunu koy ve tekrar oku bir çağrışım oluyor gibi sanki- demeyin, o kadar ironi bünyeye de zarar, memlekete de.


Güven Adıgüzel'indi dimi ya.


kivi deyince aklına meyve değil de kuş gelen insanları severim.

19 Mayıs 2012 Cumartesi

gemi

Deniz insandan eskidir. Şaşırtmıştır insanı. Ağaçlara, derilere, katranlara sürmüştür. Önce tomrukları birleştirerek sallar yapmışlar, daha sonra ağaç gövdelerini oyarak ilk kayıkları suya indirmişler, yelkeni keşfettiklerinde ufuk çizgisiyle yarışmaya başlamışlardır.

Ufuk çizgisi evet, peşine düşenlerle alay etmiştir hep. Göz göre göre gökle denizi buluşturarak, kıtaları birleştirme düşleri kuran denizcilere büyük gemi düşleri kurdurmuştur. Gemiler gitgide büyümüş, gövdesinden direkler, buharlar fışkırmaya başlamıştır. Ahşap kifayetsiz kalmış, demir toprağın dinginliğinden denizin coşkunluğuna akmış, kürekler yerini çarklara, çarklar yerini pervanelere bırakmıştır.

"Meçhul"e değil "malum"a giden bir gemiyle tanıştı dünya, İspanyol Armadası'nı kıskandıran. Küreklerini omuzlarına almış, liman liman forsalık yapacakları bir gemi arayanlar bu gemiyi sevmediler. Çünkü bu gemiyi insanlar taşımıyordu sırtlarında, gemi taşıyordu insanları.

Robinson Crusoe, gemisi battığında ıssız adaya düşmüştü, bu geminin yolcuları yolculuğa çıkmadan önce de ıssız bir adadaydılar. Crusoe, adaya çıktığında Cuma'yla tanışmıştı. Bu geminin yolcularıysa Cuma'yı önceden tanıyordular.

Kolomb'un tayfaları vaat edilen süre içinde karaya çıkamadıkları için isyan bayrağını kaldırmışlardı, bu geminin tayfaları karayı görebilmek için sonsuza kadar beklemeye hazırdı beyaz bayrakla. Hem Santa Maria'nın yolcuları Amerika'yı keşfetmeye gidiyorlardı, bu geminin yolcuları keşfetmişlerdi Amerika'yı.

Titanik battığında 2224 yolcusundan 711'i hayatta kalmayı başarmıştı, birinci sınıf bileti olanların filikalara binmesine izin verilmişti çünkü. Bu geminin 600 yolcusu arasında sınıf farkı yoktu. Bir yolcu dahi filikaya bindirilmese kurtulmayı kabul etmiyorlardı.

Sebastian Brant'in XV. Yüzyılın Avrupa nehirlerinden ödünç aldığı Deliler Gemisi/ Narrenschiff, Deliler Cenneti'ne giden kaçıkları taşıyordu, günahların hasta ettiği bir toplumun sularında. Gemi, batmadan önce ahlaksızlığın kol gezdiği "Bolluk Ülkesi"nin limanına giriyordu. Deli gibi seviniyordu deliler. Kitabın sayfalarından toz kalkıyordu alkışladıklarında. Bu gemiyi ise hiçbir sanatçı taşımadı henüz kitabına. Aklın safralarını attıkları için "Deli" denilse de onlara, belli ki akıllıydılar. Çünkü cennete değil cehenneme gidiyorlardı cennet yükleriyle.

Hadi kitabı yazılmadı henüz bari resmedilebilseydi. Fakat ressamların tuvallerini çaldılar. Fırçalarını derdest edip attılar gemiden. Flaman Ressam Hieronymus Bosch'u mezarından kaldırıp toplumun her düzeyinde delilerle dolduracağı yeni bir "Deliler Gemisi" sipariş ettiler ona. Denizaltıların, savaş muhriplerinin ve helikopterlerin ablukaya alacağı bir gemi.

Krallar kendilerinden izinsiz yüzmesini istemezler gemilerin. Dermesil de kraldı ve deniz bir yana karadaki gemiyi ateşe vermek için Hz. Nuh'un yanında aldı soluğu süvarileriyle.

-Gemini yüzdürecek su nerede!

-O su, senin durduğun yerde. Bulacak seni bekle!

-Bu olmayacak bir şey! Hadi terk edin gemiyi! Yoksa gemiyle beraber yanarsınız!

-Kibri bırak, teslim ol Allah'a!

Ve bir ekmek tandırından su fışkırdı ateş yerine. Haberciler söyledi.

-Tandırdan su fışkırmış olamaz!

-Bu bütün yeryüzünün delinip deşileceğine ve atının ayağının altından su fışkıracağına işarettir!

Kral atını durduğu yerden ayırınca, ayağının altından su fışkırdığını gördü. Yalnız ayağının altından mı! Pis kokulu kaynar sular fışkırıyordu her yerden. Gök, çok geçmeden eşlik etmeye başladı yere. Kırk gün boşandı yağmur. Dağlar kayboldu. Güneş ve ay kayboldu. Gece ve gündüz birbirine karıştı. Siyah dalgalar yükseldi ve Süva', Yağus, Yauk ve Nesr putlarını, Nevz dağından sürükleyip yere indirdi. Hz. Nuh'un gemisi altı ay bütün dünyayı dolaştı azgın suların üstünde. Ve üç kutlu dağdan birinin üzerine bir deniz kuşu gibi kondu. Üç dağ üç nebiyi konuk etti sırayla: Cûdî'de Nuh, Tûr-i Seynâ'da Hz. Musa, Hırâ dağında Hz. Muhammed...

-Bu haftaki kelimen ne?

-Gemi.

-Gemi Türkçe mi?

-Evet, hem de eski Türkçe. Oğuz diliyle "Kemi."

-Hangi gemiyi anlattın bize?

-Küreklerini omuzlarına almış, liman liman forsalık yapacakları bir gemi arayanların sevmediği gemiyi.

-Sen seviyor musun bu gemiyi!

- Çok. 

17 Mayıs 2012 Perşembe

pröfösörden iyi mi bilicez, yaz, la yaz.



”Yaşının ilerlemesi nedeniyle dini inançlarına uygun olarak sade bir şekilde sakal bırakmış kişiler ile yaşlı annelerden yüzü açık olacak şekilde eşarplı olanların dışında; sakallı, cüppeli, sarıklı, takkeli, türbanlı vb. çağdaş olmayan kıyafetlerle gelenler, günlük sakal traşı olmamış ütüsüz ve kirli elbiselerle gelenler, yabancı uyruklu kişiler ordu evine giremezler.” 
Ordu evlerine giriş sırasındaki kılık ve kıyafetleri düzenleyen yönetmeliğinde yıllardır yazılı olan ifade bu imiş.
Mevzuat dersinde hoca yönetmeliğe karışıcak kimse yok arkadaşlar, kafanıza göre düzenleyebilirsiniz, kuruluş istediği kadar saçmalayabilir demişti de yok artık demiştik.
şimdi cümle cümle ele alıcak olursak,

Yaşının ilerlemesi nedeniyle dini inançlarına uygun olarak sade bir şekilde sakal bırakmış kişiler ile yaşlı annelerden yüzü açık olacak şekilde eşarplı olanların dışında; 

- yaşın ilerlemeden(!) dini inancına uygun yaşatmayız seni.
- evet, evet. eminiz sen de yaşalanıcaksın, genç insanlar ölmez.
- ölmiycen dedik ya, gençken hayatını yaşa, yaşlanınca dinine uygun bişeyler yaparsın işte.
- ‘sade sakal’ diye bişey var. hem uyurken o kucak dolusu sakalları yorganın altına mı koyuyosunuz üstüne mi? (sizi düşünüyoruuz)
- annem aç yüzünü aaç. mümkünse kolunu bacağını da.. Dvitamini alamıycan kemiklerin eriycek, osteoporozdu, osteomalaziydi.. sen hastalanma diye hakkaten.

sakallı, cüppeli, sarıklı, takkeli, türbanlı vb. çağdaş olmayan kıyafetlerle gelenler, 

- türbanla başörtüsünün/tesettürün ayrımını yapmayı bilmiyoz biz.
- cüppe mezuniyette giyilince çağdışı olmaktan çıkıyo bilesiniz.
- lan biz çağdaşın da anlamını bilmiyoz galiba.


günlük sakal traşı olmamış ütüsüz ve kirli elbiselerle gelenler, yabancı uyruklu kişiler ordu evine giremezler.

-  dur la çaktırma. ekle, ekle, ütülü, temiz, düzgün adam ahıllı..
- pröfösörden iyi  mi bileceksiniz. bah almıyo adam işte kapalıyı hödöö. http://bit.ly/L9aa6u
Artık bu ifadeler ordu evlerine giriş sırasındaki kılık ve kıyafetleri düzenleyen yönetmeliğinden kaldırılmış diyolla. 
bakalım uygulamada ne gibi değişiklikler olucak?
kapıda, bonenizi çıkarır, babaannem gibi fiyonk yaparsanız girebilirsiniz derken kendini tutamayıp gülen herifler yine gülebilicek mi?

7 Mayıs 2012 Pazartesi

olmayan birine, ama ve lakin



seni sevdiğimi tabii ki söyleyemem. 
ama hareketlerim bana, aklıma, itiraz eder cinsten.
hep bileyim istiyorum, ne yapıyorsun?
ama çaba harcamadan, sahip olduğum şeylerin ne yaptığını bilircesine.
gözlerimi alamıyorum, görmek istiyorum,
ama saate bakar gibi.hepimizin bi gözü saatte değil mi?
kim saati sevdiğimi söyleyebilir ki?
aklımın bi köşesini meşgul etmekte üzerine yok,
ama mutfaktaki bulaşık da hep, hep, hep, aklımda.
bulaşığı kim sevmiş ki ben seveyim?
seni de aynı şekilde.
gideyim de şu bulaşığı yıkayım. makineye dizicem nede olsa. herşeyin kolayı varken. ‘ama’lar kimseye yasaklanamaz. elmalar sevsin seni.